Özel Röportaj “Maceracı Değilim, Disiplinliyim!”

“Maceracı Değilim, Disiplinliyim!”

“Maceracı Değilim, Disiplinliyim!”

Fuar stand tasarım sektörü son 15 yılda baş döndüren hızla büyüdü. Bu kısa sürede içinde doğan ve hızla siparişler alan tasarım firmaları işi yaşayarak öğrenmeye devam ederken, hazırlıksız ve niteliksiz olan pek çok firma fuar alanlarında yaşanan acıklı sahnelerin oyuncuları olabiliyor. İşte biz de buradan yola çıkarak fuar standı kavramının ilk oluştuğu yıllarda sektörün ülkemizdeki temel taşlarından biri olan Işıngör Design'in kurucusu ve başkanı olan Cüneyt IŞINGÖR'ün kapısını çaldık.

 

Organizatörler, alan yönetimleri, fuar katılımcıları ile sektörün ilişkisini, sorunlarını, yapılması gerekenleri konuştuk. Bu işe gönül verenlerin pek çoğu Cüneyt IŞINGÖR'ü, izinden gidilmesi gereken ve her şeyi doğru yapan adam olarak tanımlıyor. Stand tasarım sektörü kendi içinde ve dışında pek çok zorlukları barındırdığı halde planlı ve disiplinli çalışma anlayışından hiç ödün vermeyen IŞINGÖR'ün mesajları bu mesleğin oyuncuları için  ders niteliğinde. Sözü fazla uzatmadan Cüneyt IŞINGÖR'e kulak verelim;

  

Cüneyt Işıngör kimdir? Biraz bahseder misiniz?

 

Konu ile ilgili kısmını sorduğunuzu farz edersek; Bu işkolunun merkezinde tasarımcılık olması gerektiğini düşünüyorum. Ve bu açıdan bakarak kendimi bir meslek adamı olarak tanımlayabilirim. Tatbiki Güzel Sanatlar’ın, İçmimarlık ve Endüstri Tasarımı Bölümü’nden mezun oldum. Bu alanlara ait eğitim ne yazık ki, okulda bitmiyor. Kişinin kendi ilgisi oranında gelişmek ve teknik yanı ile de bütünlenmek zorunda. Bu anlamda eğitimimin hala sürdüğünü düşünüyorum.

 

Fuarcılık sektörüne ilginiz nasıl başladı?

 

Okuldaki bir hocamız, benim de aralarında bulunduğum birkaç arkadaşımızı TÜYAP’ın kurucuları ile tanıştırdı. Sanıyorum yıl 1981 idi. Bu vesile ile değerli büyüğümüz Sayın Bülent ÜNAL’ı saygı ile anmak isterim. Böylece bu dünya ile tanışmış oldum. O zamanlar yeni mezun olmuş bir genç olarak başladığım bu kariyer, 1985 yılından itibaren Işıngör Design Ltd. kimliği altında devam ediyor. 30 yıldır yapmaya çalıştığımız şey; ‘Tasarım, Üretim ve Uygulama’ hizmetlerini aynı çatı altında bir bütünlük arz edecek şekilde sürdürmek. Bunu, gerçekleştirdiğimiz 1200’ü aşkın proje ile ve memnun bıraktığımız müşterilerimizle sağladığımızı düşünüyoruz.

 

Stand dekorasyonu sektöründe son on yılda pek çok yeni firma ortaya çıktı. Bir fuar katılımcısı standını dekore edecek bir firma arayışına girdiğinde hangi kriterlere göre değerlendirme yapmalı? 

 

Müsaade ederseniz “stand dekorasyonu” tabirinizi ele alarak başlayalım. Bence doğrusu “stand tasarımı” olmalıdır. Burada kastedilen, içinde birçok alt branşı barındıran çoklu (multi-disciplinery) bir tasarım anlayışıdır. Çünkü stand dediğimiz şey, çoğunlukla ticari amaçla kullanılacak bir iletişim alanıdır. Katılımcı ile ziyaretçiyi fiziki olarak buluşturarak iletişimini sağlamaktır burada amaç. Bu iletişimin gereği olarak da, mekânsal tasarım (mimari, iç mimari, mühendislik), grafik tasarımı, endüstriyel tasarım, A/V tasarımı ve diğer tamamlayıcı unsurların (lojistik, zamanlama, ikram vb) planlaması söz konusudur. Ve tabii bütün bunların sadece tasarımı, planlaması değil, aynı zamanda üretimini ve uygulamasını da yaparak müşteriye bir hizmet bütünlüğü sunmak esas olmalıdır. Sorunuza dönecek olursak, bir katılımcı, işbirliğine gireceği yapımcıyı seçerken, konuyu, bu bilinç ve bütünsellik içinde ele alacak yeterliliğe sahip olan şirketlere yönelmesi güven verici ve faydalı olacaktır. Bu niteliklere sahip şirketler aynı zamanda, kurumsal anlamda da yeterliliğe sahip olacakları için, işbirliği süreci güvenli ve zahmetsizce ilerleyecektir.

 

Peki katılımcı firmalar henüz bir hizmet almadan doğru firma ile çalıştığından emin olabilir mi?

 

Bu çok yerinde bir soru; Burada katılımcı (isterseniz bu noktadan sonra ‘müşteri’ diyelim) açısından bir bilinmezlik olduğu muhakkak. Çünkü konu gereği bu aşamada ortada henüz bir ürün yok. Fakat yukarıda saydıklarımdan başlayarak, müşterinin kullanabileceği sağlam kriterler var.

 

Örneğin:

 

- Aday şirketin kurumsallığı

 

- Aday şirketin yeterliliği (Ekip, kapasite, mesleki yeterlilik)

 

- Aday şirketin iş referansları (Gerçekleştirilen işlere ait render değil, mutlaka fotoğraf olmalı)

 

- Aday şirketin müşteri memnuniyet verileri

 

Bunlardan bazılarıdır ve şirket hakkında sağlam veriler ifade eder.

 

Müşteri açısından söz konusu riskleri azaltan önemli bir faktör de, yapımcı şirket ile çalışma devamlılığıdır. Uzun yıllara yayılan ve devamlılık gösteren işbirlikleri daima güvenliği yükseltirken maliyeti düşürmek açısından faydalı olmuşlardır.

 

Stand dekorasyonu sektörü sizler ve fuar katılımcıları için ne gibi riskler barındırıyor? Bu problemleri ekarte etmek için ne gibi usullere başvuruyorsunuz? Katılımcılar risklerden nasıl korunabilir?

 

Bizim açımızdan ‘risk’ demesek bile, zorlukların başında, zamana karşı çalışma mecburiyeti geliyor. Bu gerçekten yıpratıcı bir durum. İşe bir macera boyutu katıyor. Konuyu, macera olmaktan kurtarıp, planlı programlı bir disiplin içinde yürütmek Işıngör Design Ltd. olarak bizim her zaman tercih ettiğimiz yöntemdir. Burada bizim kadar, müşterilerin de projeye ve üretime hak ettiği belli süreleri ayırmaları, son dakika talepleri ile gelmemeleri çok önemli. Bu vesileyle işbirliği içinde olduğumuz, bu bilince sahip müşterilerimize buradan bir kere daha teşekkür etmek isterim.

 

Bu konuda risk yaratan bir faktör, fuar organizatörlerinin montaj ve söküm uygulamaları için ayırdıkları sürenin çok kısıtlı olmasıdır. Yurt dışındaki örneklerle mukayese edilemeyecek kadar komik sürelerde ekipler projeleri gerçekleştirmek mecburiyeti ile karşı karşıya kalıyorlar. Böyle olunca da, özellikle statik güvenliği ilgilendiren konularda ciddi eksiklikler oluşuyor. Biz birçok iki katlı projede, onaylı statik raporu hazırlatıyor ve uygulamayı ondan sonra yapıyoruz.

 

Bizim mesleğimizin yabancı terminolojideki tanımlarından biri de “geçici (temporary) mimarlık” tır. Buradaki geçicilik, belli bir süre sonunda, standın ortadan kaldırılabilmesi yani sökülebilir olması gerçeğini ifade eder. Aynı zamanda kurulum aşamasında da zamana karşı bir yetiştirme hedefi vardır.

 

İşte bu “zamana karşı“ çalışma mecburiyeti ve “geçicilik” kavramı bana sorarsanız, bu işin en azından statik açısından riskli kısımlarını barındırıyor. Katılımcı ve tüm meslektaşların, söz konusu riskleri ortadan kaldırmak için, bilinçli ve programlı bir şekilde konuya eğilmeleri gerekiyor. Tasarım, üretim ve uygulamaya gereken sürelerin ve bütçenin ayrılması gerekiyor.

 

Bir de, benim hep dert edindiğim ciddi bir kalitesizlik durumu var yıllardır. Kalifiye eleman kullanmayan, kurumsallıktan uzak ekiplerin ortaya çıkardığı bir durum bu. “Merdiven altı” anlayışı ile çalışan, tasarım ve/veya diğer ilgili eğitimleri olmayan, “toplama, eğitimsiz, sigortasız” eleman kullanan ekipler, ciddi güvenlik ve kalite eksikleri oluşturuyorlar. Niteliksiz uygulamalarını sürdürebilmek için son derece düşük fiyatlarla piyasaya girip, son derece kalitesiz ve güvensiz işler yapmaya çalışıyorlar. Söz konusu düşük fiyatlarla hayatta kalabilmek için çok sayıda iş almayı deniyorlar. Bu durumda, işleri yetiştirebilme riskleri daha da artıyor. Bu durum başta kendi müşterileri olmak üzere, herkes için bir mutsuzluk kaynağı durumunda.

 

Bana göre; katılımcı, ‘güvenlik‘ ve ‘kalite’ talep ettiği oranda, risklerden uzak kalıp, kendi işine odaklanabilecektir. Bunun da ilk şartı, çalışacağı yapımcı şirketin kurumsal bir yapıya sahip olmasıdır.

 

Hepimiz biliyoruz ki; fuar alanı yönetimleri, fuar organizatörleri, stand dekorasyon sektörü ve fuar katılımcısı her fuarda birlikte çalışmak zorunda olan unsurlar. Stand dekorasyon sektörü cephesinden bakıldığında uyumlu bir çalışma ortamından bahsedebiliyor musunuz? Yapılması gereken şeyler var mı?

 

Bahsettiğiniz birlikte çalışma durumu kaçınılmaz bir gerçek. Burada gereken koordineli çalışma, birbirinin ihtiyaçları ile ilgilenme vb. anlayışların yerleşik olduğunu pek söyleyemeyiz. Hatta tersine birbirinin alanına girme, veya üzerinden kazanç elde etme gibi tek yanlı niyetler de görülüyor belli yerlerde. Örneğin yukarıda belirttiğim montaj sürelerinin kısalığı konusu, tarafların bir araya gelerek çözmeleri gereken önemli konulardan biri. Küçük bir örnek vermem gerekirse, Cenevre Otomobil Fuarı’nda montaj süresi 60 gündür. Biz de, beş ile yedi gün arasında mücadele ediliyor. Ortalaması bir'e, on. Konunun aciliyeti hakkında bir fikir verir sanırım. Yine yukarıda belirttiğim, güvenlik konusu var. Tarafların birlikte çalışarak, yurtdışında yıllardır uygulanan kuralları burada da yerleştirme zorunlulukları var. Ama, bu konuda da ciddi bir ilgiden bahsedemeyiz.

 

Bir dönem başkanlığını yaptığınız SSTD'nin (Sergileme ve Stand Dekorasyoncuları Derneği) kurucu üyelerindensiniz. SSTD'nin sizce sektör için anlamı nedir? Hangi duygularla bir araya geldiniz?

 

Bu işkoluna ait yukarıda bir kısmına değindiğimiz bu kadar çok ilgi bekleyen konu varken, bunların bir dernek çatısı altında ele alınması gerekir diye düşünerek bu yola çıkmıştık. Bu sektöre sadece “güvenlik” ve “kalite” konularında bir katkı sağlayabilirsek, bu bile iyi olur diye düşünüyorduk. Bu duyarlılığı gösteren, işine saygı ve titizlikle eğilen şirketler bir araya gelerek SSTD’yi oluşturduk.

 

Dernek faaliyetleri aslında her birimizin yabancısı olduğu bir alan. İçinde ilerleyerek öğrenmeye çalışıyoruz halen. Mutlaka eksiklikler veya yavaş giden şeyler var. Ama derneğin varlığı ciddi bir ihtiyaç bence. Daha sağlıklı çalışması için mutlaka nitelikli ve katılımcı üye sayısının artması gerekiyor. Buradaki “nitelikli“ kelimesinin üzerinde ısrarla durmak gerektiğini vurgulamak isterim.

 

Ne yazık ki şu ana kadarki izlenimlerim, meslektaşların büyük çoğunluğunun, dışarıda durup seyretmeyi tercih etmeleri, ancak bir problem durumunda faaliyetlere katılıyor olmaları şeklinde. Henüz üye olmayan meslektaşları bu vesileyle bir kere daha üye olmaya davet ederim.

 

Ülkemizde stand dekorasyon sektörünün doğru şartlarda rekabet ettiğine inanıyor musunuz?  Bu konuda atılması geren adımlar var mı?

 

İnanmıyorum. Yukarıda bahsettiğim doğrultuda, adına “rekabet” demek istemediğim bir mücadele var. Maceracı bir tavırla, karşısındakinin fiyatını kırmaktan başka bir şey bilmeyenler tarafından oluşturulan niteliksiz projeler, başta katılımcılar olmak üzere, ziyaretçiler ve diğer tüm paydaşlar için ciddi riskler meydana getiriyor. Yıkılan, yangın çıkan uygulamalar görüyoruz yılardır.

 

Atılması gereken adımları şöyle gruplayabiliriz:

 

Katılımcı açısından: Meslek nitelikleri yüksek ve kurumsal şirketlerle çalışmayı tercih etmeleri.

 

Organizatör açısından: Alanda çalışan ekiplerin göstermelik şekilde değil, gerçekten belli güvenlik kriterlerine göre kontrol edilmesi.

 

Yapımcılar açısından: Kurumsallaşmaları, Mesleki niteliklerini ve yeterliliklerini yükseltmeleri, Rekabeti ‘güvenlik’ ve ‘kalite’yi yükseltme yönünde sürdürmeleri, SSTD'ye üye olarak, çözüm arayışlarına katılmaları.

 

Sektörün en önemli dinamiklerinden biri belki de merkezindeki konu bir standın tasarımı olsa gerek. Çünkü her şey bir tasarım üzerinden şekilleniyor. Sektör oyuncularının tasarım haklarını korumak için bireysel veya kurumsal olarak ne yapmalarını önerirsiniz?

 

Baştan beri, bu mesleğin temel unsurunun “tasarım“ olduğunu, merkezinde “tasarım“ olması gerektiğini vurguluyorum zaten. Tasarım hakları konusunda sorunların çıkması ise yine bu işi yapanların ‘niteliksiz’liklerinden kaynaklanıyor. Yeterince üretici olamayıp, kopyacılığa sapmaktan utanmamalarından kaynaklanıyor. Tasarım haklarının korunması konusu artık kanun ile kontrol altında tutulan bir konu. Buna rağmen uygulamada işlerin kolay yürüyemediğini de biliyoruz. Yine, geniş katılımlı ve dolayısı ile mali imkanları yüksek bir dernek yapısı çok yararlı olacaktır diye düşünüyorum.

 

Bir fuarı gezerken 20 yıl öncesine baktığınızda veya önemli fuar ülkeleri ile karşılaştırdığınızda nasıl bir kıyaslama yaparsınız? Stand tasarım sektörümüzün genel performansını nasıl buluyorsunuz?

 

Sektör dediğimiz şey kendi içinde nitelik açısından homojen olmadığı için, genel bir mukayese yapmak zor. Bizim sektörün nitelikli yanı için herzaman iyi şeyler söylemek mümkün olmuştur. Eskiden de şimdi de. Yurtdışındaki örneklerle karşılaştırdığım zaman gördüğüm şey arada belli farklar olduğu, fakat bu farkların, yapımcıdan ziyade, müşteri tarafından kaynaklandığı yönündedir. Müşteriler muhtelif gerekçelerle tasarıma, üretime ve uygulamaya ayrılması gereken süreyi, bütçeyi ve iletişim açıklığını göstermiyorlar veya gösteremiyorlar.

 

Daha refleksif bir davranışla, ‘maliyet odaklı’ davranarak, üreticiliğe gereken imkanları tanıyamıyorlar. Bunun bir gerekçesinin de, giderek artan oranda yurtdışından yönetilen ve burada inisiyatif kullanamayan şirketler olduğunu düşünüyorum. Kurumsal iletişimleri ve marka kimlikleri yurtdışındaki merkezlerden yönetilen şirketler, burada sadece “uygulamaların doğru yapılıp yapılmadığını kontrol etmenin” ötesine geçemiyorlar. Hal böyle olunca üreticiliğin getirebileceği ciddi bir katma değer kaybı da söz konusu oluyor Türkiye için.