Reel ekonominin vitrini niteliğinde olan fuarlar aynı zamanda kusursuz bir güvenlik ve koordinasyonun test edildiği alanlardır. Prizma ERMS Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz İmeci, milyonlarca ziyaretçinin güvenliğini sağlayan sistemlerin ardındaki görünmeyen disiplini ve sürdürülebilir etkinlik anlayışını fuaraktuel.com’a anlattı.
Türkiye’de son yıllarda hızla büyüyen fuar ve etkinlik sektörü, artık sadece tanıtım alanları değil; binlerce kişinin aynı anda bulunduğu, karmaşık operasyonların yönetildiği dinamik platformlar haline geldi. Bu karmaşık yapının merkezinde ise “görünmeyen bir disiplin” bulunuyor: “güvenlik”. Prizma ERMS, fuar, festival ve açık alan etkinliklerinde yalnızca iş güvenliğini değil; alan yönetimi, kalabalık kontrolü ve sürdürülebilir organizasyon planlamasını da aynı anda yürüterek sektörde yeni bir standart oluşturuyor. Cengiz İmeci ile TEKNOFEST, Efes Tatbikatı, ÇevreFest ve NaturFest gibi milyonları bir araya getiren etkinliklerde edinilen tecrübeleri konuştuk.
Cengiz Bey, sizi ve Prizma ERMS’i kısaca tanıyalım. Bu alanla nasıl tanıştınız?
Aslında sahadan gelen bir hikâyemiz var. Etkinliklerin arka planında, görünmeyen ama her şeyi mümkün kılan “operasyon güvenliği” alanında yıllarca çalıştık. Bugün Prizma ERMS, Türkiye’de fuar, festival, konser ve kurumsal etkinliklerde iş güvenliği, alan yönetimi ve operasyonel risk planlaması hizmeti veriyor.
ERMS ismi neyi temsil ediyor?
ERMS; Event Risk Management Systems’ın kısaltması. Bizim için sadece bir isim değil, bir felsefe. Her etkinliğin, büyüklüğü ne olursa olsun bir “risk yönetimi algoritması” olması gerektiğini düşünüyoruz.
Fuar ve etkinlik güvenliği neden bu kadar önemli hale geldi?
Çünkü artık etkinlikler sadece sergi değil; insan trafiği, enerji altyapısı, sahne sistemleri ve kalabalık dinamikleriyle adeta küçük şehirler haline geldi. Bir aksama, yüzlerce kişinin güvenliğini ve markaların itibarını etkileyebiliyor.
Türkiye bu alanda dünyayla kıyaslandığında hangi noktada?
Türkiye son 10 yılda ciddi yol aldı. Ancak hâlâ birçok etkinlikte “iş güvenliği” kavramı, sadece yangın tüpü bulundurmakla sınırlı sanılıyor. Avrupa standartlarında planlama çok daha sistematik: crowd control maps, emergency protocols, behavior flow analysis gibi kavramlar artık dünyada standart hale gelmiş durumda.
Prizma ERMS olarak fuarlarda hangi hizmetleri sağlıyorsunuz?
Biz fuarı sadece kurulum alanı olarak değil, canlı bir ekosistem olarak görüyoruz. Alan planlaması ve tahliye senaryosu, stant yapısal güvenlik kontrolleri, elektrik ve yüksekte çalışma izinleri, kalabalık yönlendirme planı, acil durum tatbikatı, revir ve ilk yardım koordinasyonu, görevlendirilmiş iş güvenliği uzmanı ve saha sorumlusu tüm süreçleri bizim ekip yönetiyor.
Stant güvenliği neden bu kadar kritik?
Çünkü fuar stantları artık 5-6 metreye kadar yükseliyor. Yanlış yük dağılımı, yanlış bağlantı ya da yanlış malzeme seçimi, hem iş kazası hem de markaya büyük zarar anlamına gelebiliyor. Biz her stant için ön denetim ve onay süreci uyguluyoruz.
Alan yönetimi dediğinizde neyi kastediyorsunuz?
Alan yönetimi; ziyaretçi akışını, tahliye yollarını, personel rotalarını ve güvenli bölge geçişlerini planlamaktır. Fuarın kalbi burada atar. Doğru yönetilmezse kaos olur. Bu yüzden biz her etkinlikte bir Control Room – Alan Komuta Merkezi kuruyoruz.
Kalabalık yönetimi nasıl planlanıyor?
Crowd management aslında matematiksel bir analizdir. Giriş-çıkış oranları, alan yoğunluğu, sıcak noktalar (hot zones) hesaplanır. Biz sahada gerçek zamanlı gözlem ekipleriyle çalışıyoruz. Gerektiğinde yönlendirme tabelalarını veya bariyer sistemini anlık değiştiriyoruz.
Türkiye’de bu hizmetlerin yasal zemini yeterli mi?
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, aslında bu alanı da kapsıyor. Ancak etkinlik sektörü dinamik olduğu için her projede özel çözümler gerekiyor. Biz hem mevzuata uygunluğu hem de sahaya özgü uygulamayı birleştiriyoruz.
Fuar organizatörleri size en çok hangi noktada ihtiyaç duyuyor?
Doğruyu söylemek gerekirse genelde son anda! Ama en doğru zaman, proje tasarımı aşaması. Alan yerleşimi yapılmadan önce risk planlaması devreye girerse, ileride olabilecek aksaklıkların %80’i önleniyor.
Alan güvenliğinde en sık yapılan hatalar nelerdir?
Ne yazık ki fuar ve etkinliklerde bazı hatalar sıkça tekrarlanıyor. Yangın çıkışlarının stant malzemeleri veya depolama ürünleriyle kapatılması, elektrik panolarının mevzuata uygun standartlarda olmaması, kaçak akım rölelerinin kullanılmaması ya da kontroller sonrasında devre dışı bırakılması bunlardan sadece birkaçı. Etkinliklerde kullanılan catering ekipmanlarının, özellikle rezistanslı ısıtıcıların arızalı olması da elektrik kaynaklı yangın riskini artırıyor. Ayrıca, elektrik kablolarının suyla temas etmesi, yüksek sesli sahne etkinliklerinde acil anonsların duyulamaması, kalabalık yönlendirme planlarının eksikliği ve hangar ya da servis kapılarının önlerine araç park edilmesi tahliye yollarını ve acil müdahale alanlarını ciddi şekilde engelliyor.
Bu tür hatalar küçük gibi görünse de, kriz anlarında saniyelerin bile ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Teknoloji bu işin neresinde?
Çalışmalarda kendi fuar ve etkinlik alanlarına özel tasarlanmış yazılımımızı kullanıyoruz. Bizde gelişen teknolojiyi yakından takip ederek sürekli yazılımlarımızda güncellemelere gitmekteyiz.
Sizce bir etkinliği “güvenli” yapan şey nedir?
Üç unsur: hazırlık, koordinasyon ve iletişim. Bir kriz planı sadece kağıtta değil, tüm ekibin aklında olmalı. En iyi güvenlik, ziyaretçinin fark etmediği güvenliktir.
Bu sektörde insan faktörü ne kadar önemli?
%100. Ekip ne kadar profesyonelse, güvenlik o kadar görünmez hale gelir. Biz her fuarda farklı departmanlardan insanları bir araya getiriyoruz. Eğitim, disiplin ve motivasyon bizim temelimiz.
Gençlere bu alanda kariyer önerir misiniz?
Kesinlikle. Fuar ve etkinlik sektörü büyüyor. İş güvenliği, operasyon ve teknik yönetim alanında yetişmiş personel büyük ihtiyaç. Biz Prizma ERMS olarak saha eğitim programları da başlatıyoruz.
Prizma Group’un diğer birimleriyle entegrasyon nasıl sağlanıyor?
Tüm birimler aynı anlayışla hareket ediyor: Önlem al, plan yap, uygula. OSGB birimi sağlık ve denetim süreçlerini yönetirken, HR birimi personel temininden sorumlu olup kurum içi eğitimlerle ekibi sürekli olarak yeni uygulamalara hazır hale getiriyor. ERMS ise operasyonun nabzını tutuyor.
Fuar sektörü önümüzdeki 5 yılda nereye evriliyor?
Fuarlar artık deneyim alanları haline geliyor. Sadece ürün değil, his satılıyor. Bu da demek oluyor ki sahada her detay daha kritik hale gelecek: ışık, ses, insan akışı, güvenlik, sürdürülebilirlik.
Prizma ERMS’in vizyonunu birkaç kelimeyle nasıl özetlersiniz?
“Görünmeyeni yönetmek.” Bizim işimiz, ziyaretçinin fark etmeden güvenli bir deneyim yaşamasını sağlamak. Bu görünmeyen emek, aslında etkinliğin en değerli parçasıdır.
Etkinliklerde sürdürülebilirlik artık çok konuşuluyor. Bu konuda sizin yaklaşımınız nedir?
Sürdürülebilirlik bizim için bir trend değil, bir sorumluluk. Fuar ve etkinlikler büyük kaynak tüketiyor: elektrik, su, atık, lojistik… Biz ERMS olarak her projede enerji verimliliği, geri dönüşüm ve yeniden kullanım prensiplerini uyguluyoruz.
Sizce “sürdürülebilir etkinlik yönetimi” Türkiye’de ne kadar uygulanabiliyor?
Türkiye bu konuda hızlı öğreniyor ama henüz yolun başında. Bizim önerimiz, sadece çevresel değil insani sürdürülebilirlik üzerine de düşünmek: personel refahı, güvenli çalışma koşulları ve yerel istihdam da bu zincirin bir parçası.
Fuar merkezleri dışında, açık alanda çadır kurulan organizasyonlarda da görev alıyorsunuz. Bu etkinliklerde güvenlik yaklaşımı nasıl değişiyor?
Açık alan etkinlikleri bambaşka bir disiplin gerektiriyor. Rüzgâr, yağmur, zemin dayanımı ve nem oranı bile risk planını etkiler. Biz çadır kurulumlarında özellikle zemin dayanımı, ankraj sistemleri, rüzgâr yükü ve elektrik izolasyonu konularına çok dikkat ediyoruz.
Dış hava koşulları bu tür organizasyonlarda nasıl bir risk oluşturuyor?
Açık alan etkinliklerinde meteorolojik veriler güvenlik planının temelidir. Rüzgâr hızı 50 km/s’yi geçtiğinde çadır içindeki elektrik sistemleri güvenli moda alınır, 70 km/s üstünde tahliye planı devreye girer. Ayrıca ani yağışlarda zemin kayması veya elektrik kaçak riski için yükseltilmiş platform, drenaj kanalı ve yalıtımlı bağlantı noktaları kullanıyoruz.
Bu deneyimler Prizma ERMS’in genel yaklaşımına nasıl yansıyor?
Bizim için güvenlik bir protokol değil, sahadaki refleks. Açık alanda çalışmak bize çok şey öğretti: tahliye yollarının esnek olması, alternatif enerji kaynaklarının hazır tutulması, acil durumlarda net iletişim kanallarının kurulması...
Prizma ERMS bugüne kadar birçok büyük organizasyonda görev aldı. Bunlar arasında sizi en çok etkileyen projeler hangileriydi?
Gerçekten gurur duyduğumuz çok sayıda proje var. Ama özellikle TEKNOFEST bizim için bir dönüm noktasıydı. Milyonlarca ziyaretçinin günler boyunca aynı alanda bulunduğu, onlarca farklı uçuş gösterisi, teknoloji yarışması ve açık hava etkinliğinin eşzamanlı yürütüldüğü bu dev organizasyonda, alan güvenliği, kalabalık yönetimi, saha sağlık koordinasyonu ve acil durum planlamasını biz yönettik. Ayrıca Efes Tatbikatı Sergi Alanı gibi yüksek güvenlik protokolü gerektiren askeri-stratejik organizasyonlarda ve çevre odaklı ÇevreFest etkinliğinde de aynı titizlikle görev aldık. Doğadan teknolojiye uzanan bu geniş yelpaze bize her koşulda aynı profesyonelliği sürdürme refleksini kazandırdı.
Bu tür büyük projelerden ne tür dersler çıkardınız?
Birincisi: Plan ne kadar iyi olursa olsun, sahada insan faktörünü yönetmek en kritik unsur. İkincisi: Her etkinlik kendine özgü bir canlı organizma gibidir; hiçbir plan birebir tekrar etmez. TEKNOFEST bize şunu öğretti: başarılı bir güvenlik operasyonu sadece kurallarla değil, ekip ruhu, iletişim ve öngörü ile mümkündür.
Sonsöz olarak fuar ve etkinlik organizatörlerine neler söylemek istersiniz?
Fuarlar sadece ticaretin değil, aynı zamanda insan güvenliğinin, çevresel sorumluluğun ve kolektif bilincin sahnesidir. Bizler, her çadırın, her standın, her ışığın arkasında görünmeyen bir disiplini yaşatıyoruz.
Bu disiplinin üç temel direği var: güvenlik, sürdürülebilirlik ve insan faktörü.
Unutmayalım, bir etkinliğin başarısı kalabalıkların sayısıyla değil, o kalabalığın güvenle, keyifle ve bilinçle ayrılmasıyla ölçülür.
Bu yüzden tavsiyem: ‘Etkileyici etkinlik’ peşinde değil, etkisi kalıcı etkinlik peşinde olunsun.
Diğer Haberler